18 Haziran 2012 Pazartesi

yeni yazar

özden de bizi görecek! bir kitap sever daha hayırlı olsun beni okumadınız bari onu okuyun kıza ayıp olmasın. iyi okurdur kendisi iyi de yazar. hadi okumadan önce okumak lazım.

21 Ocak 2012 Cumartesi

geri dönüyorum

buralar eskiden hep dutluktu. buralar eskiden dedeminmiş ama bu dünya bana kalmaz deyip satmış. neyse geri dönmeye karar verdim hatta diğer blog da geri dönüyor. artık eskisi kadar öfkeli birisi değilim ama hala söyleyeceklerim var. hala da okuyorum. geliyorum lan.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

oblomov

yazar: ivan aleksandroviç gonçarov
çeviri: sabri gürses
yayın evi: everest yayınları 598 sahife
1. basım 19 tl'dir.

kitap bildiğin realist klasik rus edebiyatı örneği. tamam tamam biraz daha açalım. bol bol betimleme var. yine bol bol diyaloglar var. eğer klasik rus edebiyatını seviyorsanzı okumak için iyi bir seçim. ama kitabı özel yapan başka özelllik var. romanın ana karakteri oblomov.

bu oblomov dünyanın en tembel en üşengeç insanı. ki bazı yerlerde okurken insanı sinir edecek noktaya bile geliyor. hayatıyla ilgili devamlı yeni projeler üretir fakat projeyi düşünme aşaması bile onun için yeterince zor bir iş olduğundan hiçbir projesini gerçekleştirememiştir. bu konuda bahaneler bulmakta da ustadır. roman oblomov'un bu tembelliği üzerine şekillenmekte.

hayatını ailesinden kalan çiftlik sayesinde sürdürüyor. bu sayede çalışmasına da gerek kalmıyor. tembellik için bir bahane daha.

oblomov zahar adında neredeyse efendisiyle yarışacak tembellikteki hizmetçisiyle yaşamakta. evden çıkmadığı için en çok gördüğü insan o. dolayısıyla oblomov'un bir sosyal hayatı da yok. evine devamlı olarak gidip gelen iki arkadaşı var. bunlardan birinin tek derdi oblomov'un parası almak. diğeriyse oblomov'un iyiliğini düşünen çalışkan bir alman. arkadaşlar hakkındaki bu görüşler zahar'a ait bu arada.

daha önce de dediğim gibi roman oblomov'un uygulanmayacak planları ve arkadaşlarının onunla ilgili çabalarıa rasında geçiyor. bu çaba işini daha önce söylememiştim ama neyse. konu hakkında bu kadar bilgi yeterli.

çeviriye gelirsek bence gayet yeterli hatta yer yer fazla iyi bir çeviri. romanın bütünlüğü sağlanmış ve insanı sıkmıyor. çoğu yerde çevirinin harika olduğuyla ilgili görüşler var. hatta ben şu ana kadar olumsuz bir şey görmedim çeviri hakkında.

yayın kalitesi de bayağı iyi. özellikle kapağını çok beğendim. bu konuda herkesten aynı tepkiyi aldığımı söyleyemem ama orjinal bir fikir bunu kabul etmek lazım. ha bu arada kapakta ne olduğunu da söylemeyi unutmayayım: kitabın ilk sayfası var.

bu da güzel okunası bir kitap işte zevk almanız dileğiyle...

31 Temmuz 2011 Pazar

ulysses

önce teknik bilgiler:

yazar: james joyce (irlanda)
çevirmen: nevzat erkmen
yayın evi: yapı kredi yayınları 841 sahife
13. baskı satış fiyatı 37 tl'dir.

(bunlarda lazım değil mi?)

şimdi normale dönebiliriz. öncelikle bu kitapla başlamamın sebebi en son bitirdiğim kitabın bu olmasıdır. tabi ki hava atmak için yazıyorum ama ilk olarak bunu yazmamın sebebi tekrar ediyorum bu değil.

kitap homeros'un odysseia adlı destanının bir uyarlamasıdır. kitap 16 haziran 1904 günü sabah 8 ve gece 3 arasındaki zamanı anlatır. fazla ciddi gidiyorum biraz cıvıtayım. kitabın baş karakterleri leopold bloom, molly bloom ve stephen dedalus'tur.

kitap çoğu kendini beğenmiş otorite tarafından en zor roman olarak kabul edilir. zorluğu tabi ki de anlaşılma konusundadır. çünkü roman bilinç akışı tekniğinin kullanıldığı ilk eser olmakla ilgili fazlaca kişiseldir. sevgili james joyce romanı tamamen anlayabilecek tek kişidir. bunun nedeni ise kendi entellektüel birikimini kendi düzeninde ve kelime oyunlarıyla birlikte romanda yazmasıdır. kendi kütüphanesindeki kitaplardan alıntılar bile yapmıştır. hatta bu kelime oyunlarıyla ilgili olarak kendisi "romanın içine o kadar çok kelime oyunu koydum ki kademisyenler yıllar boyunca çözmeye çalışıp dursunlar. ölümsüz olmanın tek yolu da budur" gibisinden bir şeyler söylerek ilgili mecralarla dalgasını geçmiştir. ayrıca bu birikimin verilmesi sebebiyle -ki büyük bir birikim olduğunu size temin ederim- roman ansiklopedik roman özelliği göstermektedir.

burada bilinç akışından birazcık bahsetmek gerekir. bilinç akışı tekniği en kısa şekliyle bilincin konuşmalarını yazıya dökmektir. yani olay anlatırken hem söz konusu kişinin aklından o anda geçen düşünceler hem de dış dünyasıyla kurduğu ilişkiler (konuşmalar, hareketler gibi) birlikte verilir. anlamaktaki zorluğun kaynağı büyük ölçüde bu tekniğin kullanılmasıdır. eğer bu tekniğe aşina olduktan sonra okursanız çok daha rahat olacağınızı temin ederim.

zorluğun diğer nedenleri ise çok fazla bilgi ve bir o kadar da gönderme ve kelime oyunu bulundurmasıdır. bunun için türkçe çevirisine yardım olsun diye yine envzat erkmen tarafından yazılmış bir de ulysses sözlüğü mev cuttur. bu göndermelerin, kelime oyunlarının ve bilgilerin yanısıra dipnot olabilecek orjinal dilinden farklı dilde yazılmış ibareler de bu sözlüğün içerisinde bulunmaktadır. zira kitabın herhangi bir basımında dipnot bulunmuyor sözlüksüz okumak oldukça meşakketli olmalı.

çeviriye gelirsek iyi niyetli ama çok yanlış yolda gitmiş bir çeviri. nevzat erkmen türkiye zeka vakfının ve dünya zeka oyunları fedarasyonunun kurucu üyesi ve yaptığı işlerle müstesna oldukça zeki bir amcamız olmakla birlikte kendisinin çevirisinin pek başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. çünkü kendisi romana sadece çözülecek bulmacalarla dolu ingilizce bir metin olarak bakmış ve kitabın edebi değerini neredeyse tamamen boşlamıştır. bu görüş kitapta bulunan önsözlerde ve yapılmış eleştirilerde bulunmaktadır. zira kitabı çeviriden okumuş biri olarak hiç zevk almadım kitaptan. halbuki kitap 20. yy'da yazılmış en iyi ingilizce roman seçilmiştir. yani türkçe çevirisi malesef yeterli değildir. o yüzden eğer okuyabilirseniz orjinal dilinde ya da fransızca okumanızı tavsiye ederim ki fransızca çevirisini robert sözlüklerinin de yazarlığını yapmış olan birkaç kişinin de bulunduğu sekiz kişilik bir ekip tarafından yapılmıştır. şöyle bir baktım en azından türkçesinden daha bir şiirsel, daha bir akıcı.

kitabı okurken uymanız için birkaç tavsiye vereyim; hızlı okumayın ve ne anlatıldığını ve nasıl anlatıldığını birlikte inceleyin. ayrıca kitabın iki tane film uyarlaması var; bunlar ulysses(1967) ve bloom(2003). bu filmleri torrentten bulabilirsiniz çünkü herhangi bir mağazada bulabileceğinizi sanmıyorum. bu filmleri okuduktan sonra veya okurken izlemeniz iyi olabilir. bu arada okurken izlemek derken elinizde kitap ekran başına oturmayın. o kadar salak olamazsınız gerçi de neyse.

keyifli okumalar dileğiyle...

ihtiyaç üzerine blog

tüm buluşlar bir ihtiyaç sonucunda ortaya çıkmış. öyle derler hep. bunun için de hep takvimin bulunuşunu örnek verirler. ama ben bu örneği anlatmayacağım şimdi. uğraşamam arayın internetten bulun.

bu blogun açılışı da bir ihtiyaç sonucunda olmuştur. çok şükür çok okuyan biriyim. okumadan önce de hep bir merakım olmuştur acaba kitap nasıl, ne anlatıyor, okunabilir cinsten mi, çeviriyse nasıl olmuş, vb. bunun için çoğunlukla sözlükleri kullandım. okuyup da hava atmak için oraya yazan mutlaka vardır diye. ama hiç istediğim nitelikte bilgi bulamadım. genelde şöyle "entry"ler oluyor:

"mükemmel bir kitap. kahraman x'le beraber siz de serüveni yaşıyorsunuz ve büyük zevk duyuyorsunuz. bu kitabı okumak size çok şey katar."

ya da şunun gibi şeyler:

"oguz atay'ın aşmış yapıtı... kutsal kitap... başucu eseri... günseli ve selim isik'a bir arada ve ayrı ayrı aşık oluyor insan... günselim kavramını çıkartıyor ortaya... insan içindeki disconnectus erectusu çıkartıyor ortaya..."

evet böyle şeyler bu arada ikinci örnek ekşi sözlükte tutunamayanlar başlığının ilk "entry"sidir.

ama bunlar bir işe yaramıyor okumadan önce bilgi edinmek isteyenler için. selim ışık kim mesela? niye çıkartıyor günselim'i? bu arada o kim? kitap hakkında insanı meraklandırmakta evet ama okuyacak olan insan için bunlara gerek yok ki.

işte tüm bu nedenlerden dolayı bu blogu gerekli gördüm. ben bulamadım bari siz bulun bu bilgileri a dostlar. bu arada şunları da belirtmek isterim ki amacım kimseye yardım etmek filan değil sözlük yazarları niye yazıyorsa ben de o yüzden yazıyorum. hava atmak için ama bu havamın okuyana bir faydası olacaktır sanırım. olmazsa da okumamakta özgürsünüz zaten.

diğer blogumu okumuş olan insanlar var onlar üslubum konusunda fikir sahibi insanlar. bu blogda da aynı üslubu kullanmayı düşünüyorum.başka türlüsü yapmacık geliyor zaten. yapmacık gelmiyor yalana gerek yok öyle yazamıyorum. bir süre sonra eski halime dönüyorum. tamamen küçük harfli olmasının sebebi de yine aynıdır.

yeterli bilgiyi verdiğime göre -tabi bence- artık yazmaya başlayabilirim.
okumadan önce burayı okumayı unutmayın.